İYİ Parti-CHP ve MHP'den nihâyet sağduyulu ortak bir ses geldi: "Diyânet İşleri Başkanı derhal istifa etmelidir; veya görevden alınmalıdır." Diyânet İşleri Başkanı'nın, 10 Kasım gibi,özel bir günün hemen öncesinde, Yunan hayranı malûm bir meczûbu ziyâretinin ardından, hemen her kesimden gelen yoğun tepkiler üzerine, sayın Başkan, "Özrü kabahatından büyük" misâli pişkin pişkin diyor ki; tepkiler ''Kul hakkına tecâvüzdür, dedikodudur ve vebâldir" Yok canım! Sizin bu çok mâsum ve makúl davranışınıza (!) tecâvüz edilmiş; vebâl işlenmiş ve size karşı çok çok büyük ayıp edilmiş; kusur işlenmiş. Ya öyle mi? Demek ki, oluşan haklı tepkiler dedikoduymuş, vebâlmış ve kul hakkı imiş... Yazık bizler bilemedik.
Öyle ya; Atatürk'ün hakkına hukukuna tecâvüz, ailesine, soyuna- nesebine ve annesine iftira ve hakaret, vebâl-günâh ve kul hakkı değil de, aksine, sanki sevapmış gibi, en iyi bilen bir kişi olarak, siz bile bile toplumu ve hassasiyetleri umursamadan gidip bu çirkin sözlerin sahibi o seviyesiz ve de aşağılık meczûbu ziyâret ettiniz. Üstelik bir de kurumsal resmi kimliğiniz ve kiyâfetinizle bu ziyâreti gerçekleştirdiniz. Ve o hiç de şık olmayan görüntüleri, hem de Atatürk'ün vefâtının yıl dönümü olan 10 Kasım günü, tüm hassasiyetleri bilmenize rağmen, adetâ mesaj verircesine, yazılı- görsel medyaya servis edilmesine zemin hazırladınız. Öfke patlamasına sebep oldunuz.
Madem ki, kişisel ve insanî bir ziyâret ise, neden sivil değil de resmi kıyafetinizle ve niçin sessizce değil de, kurumsal kimliğininizi simgeleyen sarığınizla ve cüppenizle gittiniz? Mâkul bir izâhınız var mı? Varsa lütfen açıklayınız. Hıç de samimi ve inandırıcı olmayan 'İnsanî bir ziyâret için (!) gittim' dediğiniz o çukurun çukuru meczûp herif, sizi tekzip edercesine, tepki çeken o talihsiz, fakat size göre o mâsum (!) ziyâretiniz için bakınız neler diyor: Diyânet'i kasderek 'Şeyhülislâm'ın bu ziyâreti tarihì bir hâdisedir' Şimdi söyleyiniz, mâsum bir ziyâret (!) dediğinizin ötesinde, tarihî hâdise olan nedir ? Bilelim. .
Ayıp be Hocam ayıp! İşlediğiniz hatada hiç tevile gitmeyiniz; İslâm'da buna riyâ denir; inancımızda buna düpedüz mürâilik denir. Ziyâret ettiğiniz ve ar damarları çatlayan Atatürk ve millet düşmanları bu tür edepsiz zer-zevât için "Elhâyâ minel imân" Hâyâ duygusu imândandır. Buyruğunun dışında, başkaca ne denilebilir? Bunu en iyi siz bilirsiniz. Ama ne yazık ki, bilmenize rağmen temsil etmiş olduğunuz önemlı makamınızın saygınlığına gölge düşürdünüz. Birleştirici olması gereken bir makamın sahibi ve yetkilisi olarak, yeni fay hatlarının ve yeni gerilimlerin oluşmasına kapı araladınız. Buna ne hakkınız var, ne de yetkiniz var. Kusura bakmayın ama, "Ağır ol molla desinler" diye bir halk sözümüz var.''Şerefü'l mekân; bil mekin" gibi, bir de Arapça darb-ı mesel bir söz var...
Kıssadan bir hisse: Nasretin Hoca; eşeğinden düşer, çevredekilerin alaylı gülüşmeleri üzerine, "Zâten inecektim." der ve zevâhiri kurtarır.
Sayın Başkan; "Çekildik izzet ü İkbâl ile bâb-ı hükümeten" deyiniz ve yükünüzü elletmeden kararınızı veriniz. Çünkü, "Bu testi artık su tutmaz..."