Müslüm ÇAĞLAR

Müslüm ÇAĞLAR

Erzurum Barları ve Ana Kucağı

09.08.2018 00:00:00

Babalar çocuklarını "Bar tutmak"için bize getirdiklerinde, genelde şöyle derlerdi. "Hocam benim imkanım olmadı,ben oynayamadım. İstiyorum ki çocuğum oynasın. Hiç olmazsa bir düğünde el tutsun. Ben bilmiyorum diyip mahcup olmasın..."  Ve çoğu kez başlarından geçen bir olayı anlatırlardı.

 

Sevgili Dadaşlar.. BARCI dediğiniz öyle kolay yetişmez. Sizin karşınızda gösteri yapabilmek için hangi aşamalardan geçmiştir, hangi sıkıntıları yaşamıştır, bunu ancak oynayan bilir.

 

Bir lokantaya gider, canınızın istediği bir yemeği sipariş verirsiniz. Yemek masanıza gelinceye kadar ona mutfakta hangi emekler verilmiştir hiç düşünmezsiniz. Sonuçta iyi bir yemekti veya tuzu noksandı vs.dersiniz.

 

Halkoyunları da böyledir. Karşınıza bir ekip çıktığında, o ekibe Halkoyunları mutfağında neler yapılmıştır, perde arkasında kimler vardır, hiç düşünmezsiniz.

 

Adım çalışması, figür çalışması, ritim çalışması. Bunlar dahada coğaltılabilir... Yetmez.Ekip olmanın gerekleri yerine getirilmelidir. Birlik-beraberlik, boy dengesi, oyun alanının kullanılması. Buda yetmez: Oyun ruhunun yansıtılması gerekir. Aynı duygu, aynı heyecan, aynı sevinç. İşte püf nokta buradadır. Hani tadı-tuzu yok demiştik ya, işte o duygu izleyiciye yansıtılmadımı, oyun Bedeneğitimi hareketlerinin müzik eşliğinde yapılmasından ileriye gitmez. Yani tadı-tuzu olmaz. O duygu için yıllarca uğraşıldığı olur. (Kişiye göre değişir tabi)

 

Bir futbol takımına milyarlarca lira harcanır bir takım kurulur, fakat sonu hüsran olur. Takım ruhu sağlanamadıkça başarılı olunamaz.

 

Halkoyunları takımıda böyledir. Didinir uğraşırsınız, ekibi (takımı) kurarsınız, dört dörtlük oldu, her şey tamam dersiniz. Bu sefer ekibin içinden bazıları hastalanır, bazıları askere gider, bazıları başka şehire göç eder vs. Hadi sil baştan uğraşmaya başlarsınız.

 

İşte burada ANA KUCAĞI devreye girmelidir. Ana kucağında yetişen, olgunlaşanlar bu boşluğu doldurmalıdır. Bu Ana kucağında, bu Halkoyunları mutfağında, onlarca yüzlece genç, yetişmeye, olgunlaşmaya ve pişmeye devam etmelidir.

 

Bu Ana kucağında boy boy ekipler olurdu.Burada asıl amaç,bar öğrenmenin yanında Dadaşlık kültürünü öğrenmekti.  Ana Kucağı adeta Ahilik teşkilatıydı. Usta, Çırak, Kalfa geleneği vardı. Sorun Barcılara, hepsinin bir ustası ,hepsinin bir çırağı vardı.

 

Herkes ustasının ve çırağının isimlerini gururla söylerdi. Sıtil sahibi Barcıların çırağı olmak ta, başka bir övünme kaynağıydı. Ahlaklı olmak, doğru olmak, inançlı olmak, yardımsever ve babayiğit olmak gibi değerler, ustadan çırağa böylece aktarılırdı. İşte bu ocakta tüten Dadaşlık, pişende DADAŞ'tı.

 

Tarihsel olarak geriye dönüp baktığımda bu görevi Halkoyunları Derneği, Halkevi, Halk Eğitimi Merezi, Kültür Turizim Derneği ve Üniversite (MEDİKO,Yurt-Kur)vb.ne kadar da güzel yapmışlardı.

 

Onu koruyan ve yaşatan ANA KUCAĞI olmadımı, oyun bozulmaya başlar. Hele bir de kendi bölgesi dışına çıktımı,mahalli özelliklerini iyice kaybeder.

 

Yanlış işitme, yanlış anlama, bellek hataları, bu konuda büyük rol oynar.

 

Oyuna yeni motifler eklenir. Bazı motifler çıkarılır ve sonunda oyun tanınmaz hale gelir. (Bazende bu, kasıtlı yapılır) Bu durum halk kostümlerinin de başına gelir.

 

Bir halk kültürünün başına böyle bir olay geldimiydi, onu yaşatan Ana Kucağının dışına çıktığını anlarız. Yabancı bir kucakta yeniden meyve ve çiçek verse bile, artık bir çok niteliğini kaybetmiştir.

 

Koçeri Barı, Mardin ve Muş'ta yeniden hayat bulmuş, Artvin'de Koççari, Bitlis'te Bitlis Koçerisi olmuş.Fügür ve müzikleri oldukça değişikliğe uğramış, bir yerde Halay, bir yerde Horon olmuş. Nevşehir'de, Erzurum Barı, Bayburt'ta Sarhoş Barı,Erzincan'da Tavuk Barı, Sivas'ta Hoşbilezik oynandığını görürüz.

 

Erzurum'da askerlik yapan birimi o oyunları oralara götürdü. Yoksa Deprem ve savaş nedeniyle Erzurum'dan oralara göç edildi de, oralardaki Erzurumlular kendi kültürlerini böyle mi yaşattılar!

 

İşte bu tür oyunlara Halkoyuncular "Çiçekleme" diyorlar. Olsun o da güzel

 

Ama Erzurum'da ANA KUCAĞI iddiasında olan ve Erzurum'u temsil noktasında olan bazı kurumlar farkında olmadan bazı değişiklikler yapmaktadırlar. YAPMAYINIZ. Bu vebale girmeyiniz. Gerek figür, gerek müzik, gerekse kostüm üzerinde masumane yapacağınız değişiklikler, telafisi mümkün olmayan yaralar açabilir.

 

Şurası unutulmamalıdır ki, etrafımızı çepeçevre kuşatan bu kültür emperyalizmi tamda bu durumu bekler. Onu dişlilerinin arasında çatır çatır ezer. Bizi biz yapan bu değerleri, birer birer yok eder.

 

Mesela; Zığva olur Şalvar, Kazeki olur Ceket, Çapula olur Ayakkabı, Köstek olur Zincir. Yetmez, Gök Mavi-Yer Beyaz değil, artık Gridir. Çift Başlı Kartal başının birini kaybetmiştir.

 

Bütün bunların Kültürü eline teslim ettiğimiz, kişi ve kurumlarca yapılması daha da acı, daha da yaralayıcıdır. İnsan sırtından hançerlenmiş hissine kapılıyor.

 

Şükürler  olsun ki, Erzurum hiç bir zaman bu aşamaya gelmemiştir ve Allah'ın izniyle gelmeyecektir.

 

Dadaş denince Bar Bar denince Dadaş akla gelir. Barı Dadaş'ın elinden alırsanız Dadaş öksüz kalır. 

 

Halkoyunları sevdalılarına saygılarımla.

Yorum Yaz
Uyarı: Hakaret içeren Cümleler veya imalar, inançlara, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.