HALUK ŞENGÖZ anlatıyor: BİZİM MAHALLE.
Çocuktum ufacıktım
Top oynadım acıktım
Buldum yerde bir erik
Kaptı bir alageyik
Diyor şair. Sanki bizim çocukluğumuzdan bahsediyor. Ama bizler bu mahallenin çocukları biraz daha samimi ve güzel günler geçirdik. Yani sizin anlayacağınız çocukluğumuzu çocuk, gençliğimizi Türk gencine yakışır şekilde yaşadık.
Gar binasının hemen yanındaki iki katlı lojmanımızın üst katında Depo müdürü (Samsunlu) Ali bey otururdu. Alaattin ve Selahattin diye iki oğlu vardı.
İstasyon binasının ön tarafında Gar Müdürü Mustafa Durmazpınar amcamız otururdu. Çocukları Yılmaz, Vedat, Ömer, Ahmet,(Benim kız kardeşimle evli) kızları Sevgi, Güner, Gülenay.
Mustafa Durmazpınar amcamız rahmetli olunca yerine Muhlis Arat amcamız atandı. Çocukları Celal ve Gürsu. Gürsu Arat TRT Spikerliği yaptı ve kızları Nuran abla idi. Nuran ablaya kader başka bir yol çizdi. Ünlü Gazeteci, yazar Uğur Dündar, Hürriyet gazetesinde ‘’Polis Nuran’ın Hatıraları’’ diye bir yazı dizisi hazırladı ve okuyucuya sundu. Muhlis Arat vefat edince benim kirvem olan Arif Üye amca Gar müdürü oldu. Çocukları Ragıp, Sebahat, Sema, ve Şule.
Bizim lojmanımızın yanında Ambar müdürü Mustafa Yalvaç amcamızın lojmanı vardı. Çocukları Metin, Macit, Mert, kızları Mine, Macide ve Meral. Onların da hemen altında Raşit Bastem amcamız oturuyordu.
İstasyon binasının hemen karşısındaki evde veznedar Lütfü amcamız oturuyordu. Çocukları Erdal, Erdinç ve Feridun.
Eski hal binasının hemen karşısında Gar Md. Yrd.cısı Salim Yorgancıoğlu amcamız otururdu. Çocukları Yalçın, Selçuk, Cengiz ve Oya. Hemen yanındaki lojmanda ise Necati Keskiner amcamız otururdu. Çocukları Bülent, Murat, Hale ve Jale.
Mustafa Yalvaç amcamızın lojmanının hemen arkasında Demirsporlu Ahmet amcamız otururdu. Çocukları Mahmut, Ergün(rahmetli), Emin, Gönül, Sema ve Yasemin.
İstasyon mahallesinden bahsederken tabii büfeci Kel Murat lakaplı abimizden bahsetmezsek olmaz. Herkese iyilik yapan yapısıyla gönüllere taht kurmuştur.
Gelelim Demirspor’la özdeşleşen Oruç Akbabaya. Oruç baba diye hitap ettiğimiz amcamız emekli olup İzmir’e gidene kadar Demirspor’un hiçbir maçını kaçırmamıştır. Zaten oğulları Mehmet ve Osman Demirspor’un çok iyi futbolcularındandı.
Bu komşularımızı bugün dahi unutmayıp yazıyor isek demek ki muazzam bir iz (eser) bırakmışlar.
Asıl anlatmak istediğim DEMİRSPOR dur. Türkiye’de Kamu işçilerinin (DDY işçilerinin) kurduğu tek spor kulübü Demirspor’dur. Renk olarak kendilerine Mavi ve Laciverti seçmişlerdir.
Bendeniz Haluk Vefik Şengöz. Abim Erkan Şengöz (daha sonra Erzurumspor’a gitmiştir) ve de babamızın Gar Şefi olması nedeniyle gözümüzü Mavi-Lacivert renklerde açtık.
Yukarıda bahsettiğim isimlerin tamamı Demirspor’da top koşturmuşlardır. Demirspor bir spor kulübünden ziyade bir Eğitimhane’ydi. Ebetteki bunun yanında elde edilen başarıların ve kazanılan kupaların haddi hesabı yoktur.
Demirspor’u daha iyi tanımak için biraz istasyon mahallesinden bahsetmek istiyorum. İstasyon mahallesini görenler bilir. İki katlı, arkada çok küçük balkon vari bir çıkıntısı olan, kömürle ısıtılan ama yaşayanların hepsi çok mutlu ve sıcakkanlı insanlardı. Bu lojmanların hepsinin kendilerine ait bahçeleri vardı. Tabi ki o zaman futbol topu almak hemen hemen imkansızdı. İki buçuk kuruşa naylon toplar satılırdı. Paran oldu mu topu alır, özellikle Ahmet Algor amcamızın bahçesinde 3 er veya 4 er kişilik takımlar kurup kıyasıya mücadele ederdik. İşin en güzel tarafı da devre arasında ister susayın, ister acıkın kim varsa herhangi bir kapıyı çalması yeterliydi. Ama benim en çok istediğim pasta, kete, çörek veya ekmek arası dolma, et vs. değildi. Benim istediğim tek şey ekmeğin arasına konulan kıtlama şekeri idi. Onun için şeker hastası oldum ya.
Mahalle arasında oynadığımız futbolu Demirspor’un idarecileri ister beğensin, ister beğenmesin terbiyeli olduğumuz sürece yerimiz Demirspor’du.
Ha bunu da anlatmadan geçemeyeceğim. İstasyonun hemen yüz metre ilerisinde Demiryolcuların kooperatif şeklinde yaptırdığı evler vardı. Bunlara Demirevler denirdi. Demirevler deki gençlerde (Ahmet, Coşkun, Mehmet, Yaşar) bizimle beraber Demirspor’da futbol oynadı.
Erzurum da gençler Demirsporlu olmaktan büyük onur ve gurur duyarlardı. Dediğim gibi Demirspor tam bir Eğitimhaneydi. Ben 12-13 yaşlarında iken Demirspor idarecilerini başta babacığım (hepsine rahmet diliyorum) Zeki Şengöz, Ahmet Algor, Salim Yorgancıoğlu, Necati Keskiner, Oruç Akbaba, Zühtü Akbaba, Kel Hüsam abilerimiz bize ikinci bir aile ortamı yaşattılar.
Aklıma gelmişken şunu yaşatmayı fevkalade uygun görüyorum. Birkaç yıldır bizim süper lig takımlarımızın Avrupa’da neden başarısız olduklarını doğru analiz eden pek çıkmadı. Bana göre kulüplerimizde 1-Samimiyet, 2- Disiplin katiyen yok. Her şeyi materyal gözle görüyorlar. Hâlbuki Türk gençliği her türlü spora özellikle futbola çok yatkındır.
Demirspor’umuzun mali açıdan bir çok imkânları vardı. O zamanın şartlarında en iyi malzemeyi biz kullanırdık. Formalarımız, eşofmanlarımız, futbol ayakkabılarımız, şimdi çorap giyiliyor o zaman konç veya tozluk derdik, bunların hepsi İstanbul’da yapılıp geliyordu.
Peki Demirspor’un kadrosunda kimler vardı.
KALECİLER: Hikmet(lakabı Sıçti), Oruç babanın oğlu Osman, Samsunlu Kamil(Samsunsporlu Hamdi’nin kardeşi).
SAĞ BEK: Burhanettin Andiç, Artvinli Fikret ve Kadir.
STOPER: Cezayir Demir, onun önünde Samsunlu Niyazi. Birisinin boyu 1.85, Niyazini boyu1.90. Gel de geç.
SOL BEK: Canip Kuzu abimiz, Refik diye bir arkadaş, Yaşar Ünal.
ORTA SAHA: Sağ haf derdik yani sağ orta saha Ercan Dilaver, Burhanettin Dumlu(Bıttan derdik), orta sahanın ortası bendeniz Haluk Şengöz, Rıza Gözüm. Orta sahanın solunda İlhami Kafkas abimiz, Kadir diye başka bir abimiz.
FORVET yani ileride Sağ tarafta Mehmet Akbaba, çok güçlü fiziği ve sürat ile rakip defansı perişan ederdi. Mehmet olmadığı zaman Sıtkı oynardı. Sıtkı kardeşimizi Atatürk Üniversitesi içinde meydana gelen bir trafik kazasında kaybettik.
SANTRAFORUMUZ Coşkun Dilaver idi. Hava toplarına son derece hakim, yükseldiği zaman sonuçsuz dönmeyen bir arkadaşımızdı. Sol tarafta yani sol açıkta futbolu aklıyla ve güçlü fiziği ile birleştiren Bülent Keskiner vardı. O zamanın şartlarında toprak sahada neler yapardı neler. Santraforlarımızdan biride Erzurum ağzıyla ‘’Gögermiş Naci’’ derdik ama ona çoğu kez Kempes dediler. Naci arkadaşımız attığı deparlarla rakiplerin hep korkulu rüyası olurdu.
Bunların yanında isimlerini sayamadığım daha bir çok arkadaşımız vardı. Yöneticilerimizden Hüsam abimizi unutursak ayıp olur. Oda Oruç baba gibi doğuştan Demirsporluydu.Hiç bir maçı kaçırmazdı. Birde bizde hakkı çok olan malzemecimiz rahmetli Yusuf abiyi hatırlamadan olmaz. Onda yok kelimesini kimse duymamıştır.
Bütün bunlardan sonra onlarca hatıranın içinde bir tanesini anlatıp diğerlerini inşallah ileride deyip yazıma son noktayı koyacağım.
Bendeniz 10 yıla yakın futbol oynadım. Tarihini şimdi hatırlamıyorum, Ankara’da Demirsporlar arası futbol müsabakaları düzenlenirdi. Gene böyle bir yılda Erzurum Demirspor’da davet edilmişti. Ankara Demirspor, Erzurum Demirspor karşılaşması var. O yıllarda Ankara Demirspor tam profesyonel. (Ben o zaman genç takımdayım).Maç başlar başlamaz ANKARA bastırmaya başladı. Bizim abilerimiz nefes alamıyor. Fakat uzun süre gol olmadı. 80 li dakikalarda Uzaktan ceza sahamıza gelen topa Cezayir abi bir vurdu, bizim kaleye, top bir yana Kaleci Sıtkı bir yana. Tabi maçı kaybettik. O akşam takım büyükleri bana bir mektup yazdırttılar. Bu mektup Erzurum Demirspor’un stoperi Cezayir Demire. Müsabakalar bittiği gün Ankara’dan postaya verdik ki şüphe uyandırmasın.
Mektubun konusu şuydu. Sayın Cezayir Demir oynadığın futbolu çok beğendik, para önemli değil falan tarihte transferi görüşmek üzere Ankara’ya bekliyoruz.
Tabi birkaç gün sonra mektup Cezayir abinin eline geçince hemen havalara girmişti. Herkese hava atıyor, hatta eşi Güner ablaya ‘’Evi toparla Ankara’ya gidiyoruz'' diyor.
Birkaç gün sonra takım büyükleri bunun bir şaka olduğunu, mektubun kendileri tarafından yazıldığını anlatınca kıyamet değil, kızılca kıyamet koptu. .01-02-2020- Haluk Şengöz.
1974-1975 sezonu Erzurum Demirspor Takımı
Ayaktakiler: Osman- İlhami- Fikret- Cezayir- Duygu- Memet
Oturanlar: Ufku- Burhan- Ercan- Erkan- Burhanettin Andiç